Demokraside Geri Adım Olmaz

 

Ankara’daki gelişmeler baş döndürüyor. Her kafadan bir ses çıkıyor.  Ülkeyi kaosa sürükleyip nemalanmak isteyenler her köşede bir tezgâh kuruyor.

Cumhurbaşkanlığı seçimleri yaklaştıkça, yine bazı güçler karıştırıcılıklarına başladılar. “Adını açıklamayan üst düzey askerî yetkililer”, “bir kuvvet komutanı” türü konuşmalar yine başladı. Yeni komplolar ve komplocular iş başında… Yine “komplo üretim merkezleri” kuruluyor. Kapalı kapılar ardında yeni 28 Şubat türü oyunlar tezgâhlanıyor. 28 Şubat sürecinde malum gazetelerde adı verilmeyen komutanlara atfen yazılar yazılmış, gazeteler manşet atmıştı. Bu yöntem “basın ilkeleri” açısından sonraları çok eleştirilmesine rağmen aynı manşetler bugün de atılmaya devam ediliyor.

Köşk’e gelecek yeni isim hakkında bir yanda platformlar kuruluyor, diğer yanda Genelkurmay Başkanına gönderilmek üzere hazırlanan mektuplar ortalıkta dolaşıyor.

***

Hedefi “Cumhurbaşkanlığı makamının cumhuriyetin değerlerini içine sindirememiş bir kişi tarafından işgal edilmesini önlemek” olan ve bu amaca ulaşmak için seçimlerin yapılacağı Nisan ayına kadar, miting ve gösteriler başta olmak üzere, bir dizi eylem gerçekleştirilecek olan “Ulusal Birlik Hareketi Platformu” iki aylık “yoğun çalışmalar”dan sonra geçen hafta Atatürkçü Düşünce Derneği Başkanı (ADD) Başkanı Şener Eruygur tarafından Kamu-Sen Genel Merkezi’nde kurulduğu duyurulmuştu.

ADD, TESK, Toplumsal Düşünce Derneği, Kamu-Sen, Hacıbektaş Yüksek Öğretim Derneği, Diyalog Grubu’nu temsilen eski Kültür Bakanı İstemihan Talay, Türkiye Emekli Subaylar Derneği ve 27 Mayıs Millî Devrim Derneği gibi yaklaşık 40 sivil toplum örgütü kafa kafaya vermişler, “Cumhurbaşkanlığı seçiminde ne yapabiliriz?” diye bu platformu kurmuşlardı. Ancak öyle tepkiler geldi ki, platform patır patır dökülmeye, platform üyeleri “Biz demokrasiye bağlıyız” demeye başladılar. Meclis’e cumhurbaşkanlığı seçimine giden yolda baskı için kurulan hareket, üç günde çöktü. 40 sivil toplum örgütünden bazıları organizasyondan haberleri olmadığını açıklamak zorunda (!) kaldılar. Demek ki, bu oluşumlar “demokratik” değilmiş.

Hatırlanacağı üzere; Türk-İş, DİSK, TOBB, TİSK ve TESK 28 Şubat döneminde Refahyol’u yıkmak için bir araya gelen kahraman (!) “5’li sivil inisiyatifti… Kamuoyunda bilinen ismiyle “beşli çete…” Platform kurucularına bunu hatırlattığı sorulduğunda, “Bu hareket herhangi bir hareketle kıyaslanmamalı… Hareketin benzeri veya devamı değiliz” diye cevap verdi platformun genel başkanı emekli Org. Eruygur…

Bu oluşumda en çok dikkat geçen STK ise, yaklaşık 330 bin memuru temsil eden Kamu-Sen’di. Bu platforma ev sahipliği yapmıştı. Başkanı Bircan Akyıldız, basın toplantısında “Biz millet adına konuşuyoruz, milletin hissiyatını dile getiriyoruz. Muhatabımız cumhuriyetin temel ilkeleriyle ters düşen herkestir” şeklinde konuşmuştu.

Peşinden Kamu-Sen’e bağlı sendikalar başta olmak üzere memurların ikinci büyük konfederasyonu Memur-Sen’den “Demokrasiye zarar verecek eylem ve söylemler STK anlayışı ile bağdaşmaz” şeklindeki tepkisinden sonra Kamu-Sen tarafından “28 Şubat’ı çağrıştıran hiçbir oluşum içinde olmayız” deme gereği duyuldu. Akyıldız, kendilerine daha önce gönderilen metinle, tanıtım toplantısında Eruygur’un okuduğu metnin farklı olduğunu söyledi. “O açıklamayı şiddetle reddediyoruz” diyerek, platformdan çekildi. Demokrasi adına iyi de yaptı…

Bütün bunları okuyunca, “yanlışın neresinden dönersen kârdır” veciz sözü aklımıza geldi. Ancak, madem bu tür hareketleri ve açıklamaları şiddetle kınıyordunuz da neden o an tepki göstermediniz?. Hadi diyelim ev sahibisiniz, bunu dikkate alarak orada söyleyemediniz; misafirler gittikten sonra da mı açıklama yapamazdınız? İlla tepkileri görmek mi lâzımdı?..

* * *

Demek ki, demokratik tepki göstermek, bazı yanlış yönlere yönelenleri yolundan çevirip, doğru yolu bulduruyor.

28 Şubat sürecinde antidemokratik oluşumlara sivil toplum örgütleri tarafından yeteri kadar tepki gösterilebilseydi de bu postmodern darbe de yaşanmasaydı keşke… İşte o zaman sivil toplum örgütlerine milletin güveni azalmaz, destek görürdü.

STK’lar aslî görevleri olan halkın sesini duyurdukça, halkın yanında yer aldıkça değerleri de artar, sözleri de dinlenir. Şimdi STK’lar dağılan “Ulusal Birlik Hareketi Platformu” yerine “Demokrasi Platformu” kurma fikrinde birleşemezler mi? Neden olmasın?

Sözün özü, her şeyin başı demokrasi. Demokrasiden geri adım, işte böyle antidemokratik oluşumları cesaretlendiriyor…


Kaynak: Gazeteci-yazar Mehmet Kara'nın 16.10.2006 tarihinde Yeni Asya Gazetesi'nde yayınlanan makalesidir.

 

  • PAYLAŞ :