Sağlık-Sen Başkanlar Kurulu Sonuç Bildirisi

 

Sağlık-Sen Başkanlar Kurulu, hizmet kolumuzun ve Türkiye'nin temel gündem konularını değerlendirmek amacıyla Ankara'da toplanmış ve aşağıdaki kararları almıştır:

 

1- Memur-Sen ve Sağlık-Sen'in mücadelesi sonucu, kamu çalışanları adına 2011 yılında toplu sözleşme masasına oturulacaktır. Toplu sözleşmenin çerçevesini belirleyecek olan ikincil mevzuat çalışmaları 12 Haziran 2011 Genel Seçimleri sonrası TBMM'nin öncelikli gündemi olmalıdır.

 

2- Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları; millet egemenliğine dayalı, tüm inanç ve yaşam biçimlerinin güvence altına alındığı, emeğin hakkının korunduğu, kamu çalışanlarına grev ve siyaset hakkının tanındığı, sosyal devlet yapısının güçlendirildiği, eşitlikçi ve sivil bir Anayasayı hak etmektedir. 12 Haziran seçimleri sonrası gerek Mecliste, gerekse Meclis dışında olan tüm siyasi partilerin, milletin onayına sunulacak ve toplumun bütün kesimlerinin katkısıyla oluşacak sivil anayasa sürecine destek vermeleri, demokratik cumhuriyetimizin sağlam temellere oturması adına tarihi bir görev olacaktır.

 

3- Türkiye'de vatandaşların sosyal devlet güvencesini en fazla hissettiği, sağlık ve sosyal hizmet kurumlarında yüksek nitelikte kamu hizmeti sunumu, devletin öncelikli sorumlulukları arasındadır. Sağlığın özelleştirilmesi veya özerkleştirilmesi anlamına gelecek düzenlemelerin ne çalışan kesimden, ne de halkımızdan destek görmesi mümkün değildir. Bu kurumlarda nitelikli sağlık hizmetine ve bu alanda sunulan emeğin hakları konusuna maliyet gözüyle bakılmasının sosyal devlet kimliği ile örtüşemeyeceği açıktır. Bu nedenle, sağlık ve sosyal hizmet kurumlarında 74 milyon ülke insanına, pek çok sosyal, coğrafi ve yapısal sorunlar ile işgücü yetersizliğini hissettirmemek için, büyük bir özveriyle hizmet üreten sağlık ve sosyal hizmet çalışanları, adil ve eşit çalışma koşullarına kavuşturulmalıdır.

 

4- Sağlık kurumlarında yaşanan şiddetin, sosyal bir travmaya dönüşmesini engelleyecek ciddi önlemler alınmalı, şiddetin, sağlık gibi kutsal bir çatı altında hayatımızı tehdit ediyor olmasına izin verilmemeli ve sorumluluk noktasındaki tüm kesimler, şiddetle mücadelede elini taşın altına koymalıdır. Şiddetin hak gibi algılanmasına neden olan her türlü yapısal sorunla mücadele edilmelidir. Hasta hakları birimlerinin, çalışanların yerli yersiz şikayet edildiği birimler haline dönüşmesine fırsat verilmemeli, bu birimler hasta ve yakınları ile sağlık çalışanları arasında iletişim köprüsü kurulan "Hasta İletişim Merkezleri" olmalıdır.

 

5- 657 Sayılı Devlet Memurları Kanununda istisnai bir istihdam türü olarak yer alan, ancak zaman içinde asli bir istihdam türü haline dönüştürülen sözleşmeli personel uygulaması, kamu kurumlarında sosyal bir yara halini almıştır. Memur-Sen Genel Kurulunda Başbakan tarafından verilen sözleşmeli personele kadro sözünün gereği, Hükümet tarafından vakit kaybedilmeden yerine getirilmelidir. Kadro hakkı konusunda 4/B ve 4924'lü sözleşmeli personel için yapılan çalışmalar 4/C ve vekil ebe-hemşireleri de içine alacak şekilde genişletilmeli, sağlık ve sosyal hizmet kurumlarında kadrolu memur dışındaki tüm sınıflandırmalar ortadan kaldırılmalıdır.

 

6- Sağlık Bakanlığına bağlı kurumlar ile üniversite hastanelerinde uygulanan performansa dayalı döner sermaye sistemi adil bir yapıya kavuşturulmalıdır. Döner sermaye tavan oranları, hekim dışı sağlık çalışanlarının emeğini karşılayacak şekilde düzeltilmelidir. Çalışanların en temel hakları olan izin ve raporlu dönemlerin, aynı zamanda aylık gelirinin düştüğü dönemler olması, hakkaniyetle bağdaşır bir durum değildir. Bu nedenle, çalışanların taban aylıkları yükseltilmelidir. Performansa dayalı döner sermaye sistemi, kişisel veya kurumsal rekabeti değil, dayanışmayı önceleyen bir yapıya kavuşturulmalı, ortak emeğin eşit dağılımı esası getirilmelidir. Sağlık Bakanlığı ve üniversitelerde aylık mahsuplaşma hakkı ile garanti gelir olarak ödenen, 375 Sayılı KHK'deki ek ödeme oranı artırılmalıdır. Ayrıca tüm çalışanların her ay aldıkları döner sermaye ek ödemeleri emekliliğe yansıtılmalıdır.

 

7- 2010 yılı sonu itibariyle Türkiye genelinde başlayan aile hekimliği uygulamasında karşılaşılan ve sistemin işlerliğini tehdit eden sorunlar ivedilikle çözüme kavuşturulmalıdır. Bu noktada Aile hekimliği yönetmeliğinin, aile hekimleri üzerinde oluşturduğu baskı giderilmelidir.

 

8- Sağlık çalışanlarının eğitim talepleri karşılanmalıdır. Ön lisans ve lisans tamamlama programlarının kapsamı tüm branşları kapsayacak şekilde genişletilmelidir. Sağlık Kurumlarında bir çok idari kadro vekaleten yürütülmektedir. Kurumların idari verimliliğinin artması ve vekaleten görev yapanların mağduriyetinin sona ermesi için görevde yükselme sınavı açılmalıdır.

 

9- Halkımıza sunulan kamu hizmetinin tüm aşamalarının her anlamda yetişmiş insan gücü ile yerine getirilmesi zaruretinden hareketle, sağlık ve sosyal hizmet kurumlarında, ucuz işgücü olarak tercih edilen taşeronlaşma uygulamalarından vazgeçilmelidir. Kamu kurumlarında düşük ücretli, örgütlenme hakkını kullanamayan ve belirli dönemlerde emeği ihale edilen insanlarla nitelikli hizmetler üretilemeyeceği ortadadır. Bu nedenle sağlık ve sosyal hizmet kurumlarında iki başlılığa neden olan ve insan emeğini sömüren taşeronlaşma uygulamalarına son verilmelidir.

 

10- Devletin, yaşlıya, engelliye, kimsesize uzanan şefkat elini temsil eden sosyal hizmet çalışanları, fedakarca çalışmalarına karşın, bu fedakarlıklarıyla örtüşen haklara sahip bulunmamaktadır. Sosyal hizmet kurumları, kamuda en az tercih edilen kurumlar haline gelmiştir. 12 Eylül referandumuyla birlikte, çocuklara, kadınlara, engellilere ve yaşlılara pozitif ayrım getirilmiştir. Devlet bu çağdaş yaklaşımını, sosyal hizmet kurumlarında gece-gündüz hizmet veren sosyal hizmet çalışanları için de sergilemeli ve pozitif ayrım yapmalıdır. Bu noktada sosyal hizmet alanında Bakanlık kurulması çalışmalarının yürütüldüğü dönemde, bu kurumlardaki çalışanların hakları, çalışma koşulları önemsenmelidir. Hizmet kalitesini olumsuz etkileyen istihdam açığına çözüm bulunmalı, taşeronlar aracılığıyla emek transferi gibi kurumsal amaçlarla bağdaşmayacak, hizmet kalitesini düşüren yaklaşımlardan vazgeçilmelidir.

 

11- Demokratik sistemlerde, kamu yönetiminde sivil toplum örgütlerinin katılımcılığı esastır. Sağlık ve sosyal hizmet politikalarının belirlenmesinde, bilimsel nitelikli ve veriye dayalı çalışmaları ile kamu yönetimine görüşlerini aktaran, sorunların çözümüne katkı sağlamayı önemseyen bir yaklaşım ortaya koyan Sağlık-Sen, gelecekte de bu vizyonunu kararlılıkla sürdürecektir.

 

Başkanlar Kurulumuz, yukarıda açıklanan temel görüşler çerçevesinde 135 bini aşan üyesinden aldığı güçle, etkin bir sendikal mücadele ortaya koyacaktır.

 

  • PAYLAŞ :